top of page

Kaygı Bir Halk Sağlığı Meselesidir

Covid-19’un yarattığı kitlesel travmayı anlamak ve yönetmek.

Pandemi döneminde çoğumuz, zihinsel sağlığımız üzerinde bir yük hissettik. Kimileri işten çıkarıldığı için kaygı duyarken kimileriyse manavlarda, teslimat hizmeti veya kritik diğer hizmetler veren şirketlerde çalışmaya devam etti, bazen güvende kalmaları için gereken koruma önlemleri bile olmadan… Aileler uzaktan çalışma ve çocuklarının bakım ihtiyaçlarını yerine getirme arasındaki hassas dengeyi kurmaya çalıştı. Hepimiz sevdiğimiz birinin veya kendimizin hastalığa yakalanmasından korkuyoruz. Pandeminin alışageldiğimiz küresel sistemleri alt üst etmesiyle ekonomilerde ortaya çıkan beklenmedik istikrarsızlık da cabası… Tüm bunlar yaşanırken hastalığın yayılımını yavaşlatmak için aldığımız sosyal mesafe önlemleri doğrultusunda haftalar, aylar boyunca evlere kapandık ki bu, tek başına kaygı yaratmaya yeterdi.

Pandeminin fiziksel risklerinden endişe duyarken çoğumuzun hissettiği mental yükü göz ardı etmek kolaydır. Hatta kaygımızı küçümseme eğilimi gösterebilir, “Covid-19’un zihinlerimizde oluşturacağı etkiler, vücudumuz üzerinde yaratabileceği etkilerle karşılaştırıldığında o kadar ciddi bir endişe kaynağı oluşturmuyor” diye bile düşünebiliriz.

Bu hata olur. Zihinsel sağlık halk sağlığıdır ve pandeminin zihinsel sağlığımız üzerindeki etkisine fiziksel sağlığımıza etkisi kadar dikkat edilmelidir. Hepimiz kolektif biçimde büyük ölçekli travma yaratabilecek bir olayı deneyimliyoruz. Kaygı, genellikle bu tür olayların bir sonucu olarak ortaya çıkan zihinsel sağlık sorunları ailesinin bir üyesi ve depresyon ile travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) da bu aileye dahil. Covid-19’a dair öğreneceğimiz daha çok şey olsa da çok sayıda araştırma, benzer büyük ölçekli kolektif travmaları ve zihinsel sağlık sonuçları arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor. Bugüne kadar ortaya çıkan savaşlar, terörist saldırılar, doğal afetler ve geçmişteki salgınlar incelendi ve bu incelemeler bize stabiliteyi sarsan ve katastrofik zamanların yakın ve uzun vadede zihinsel sağlığımıza nasıl etki ettiği hakkında bilgi veriyor.

Halk sağlığı alanındaki kariyerim boyunca bu tür olaylar ve zihinsel sağlık anlamında yarattığı sonuçlar üzerine çalıştım. Bu çalışmalar bana, pandeminin hem şu anda yol açtığı hem de gelecek aylar ve yıllarda yol açacağı sonuçları anlamamıza ve hafifletmemize yardımcı olacak yedi kritik noktayı öğretti.

1.Şu ana kadar elde edilen veriler travmatik olaylardan sonra mental hastalıklarda artış yaşandığını gösteriyor.

Geçmişte yaşanan kolektif travmalar tüm nüfusta gözlemlenen zihinsel sağlık sorunlarını artırıyor. Örneğin 11 Eylül 2001’deki terör saldırısından sonra New York bölgesindeki yaklaşık 10 kişiden biri, saldırılara ilişkin PTSD kriterlerinin tümünü karşılıyordu. Çok daha fazla kişiyse o ya da bu şekilde daha fazla kaygı hissetmeye başladı. 2003’te ortaya çıkan ağır akut solunum yetmezliği hastalığı (SARS) salgınından sonra karantinaya alınan popülasyonlarda psikolojik sıkıntılar arttı ve bunlar arasında görülen PTSD ve depresyon oranları da yükseldi. Aynı zamanda New Orleans’ta yaşayanların neredeyse yarısı, Katrina kasırgasından sonra kaygı ve duygudurum bozuklukları gibi sorunlar yaşadı.

2.Covid-19’a dair toplanan veriler, geçmişte yaşanan travmatik olayların etkileriyle örtüşüyor.

Covid-19 büyük olasılıkla geçmişteki bu travmalardan çok da farklı olmayacak. Örneğin yakın zamanda yapılan bir çalışma, sosyal medyaya çok sık maruz kalmanın yüksek seviyelerde depresyon ve kaygıyla ilişkilendirildiğini saptadı. Bu bulgu, salgının karmaşık bir başka yönünü ortaya koyuyor: Covid-19 sosyal medya çağında meydana geldi. Ve biz henüz bizi birbirimizle bağlantıya geçirmenin yanında krizi sürekli ekranlarımıza taşıyan yeni teknolojilerin, pandeminin zihinsel sağlık üzerinde nasıl etkiler oluşturduğunu öğrenmeye çalışıyoruz.

3.Ekonomik gerilemeler zihinsel sağlık yüklerini de beraberinde getiriyor.

Gelir ve sağlık bağlantılıdır: Ne kadar paramızın olduğu ne kadar sağlıklı olabileceğimizi en iyi şekilde belirleyen faktörlerdendir. Bunun sonucunda ekonomik sıkıntılar baş gösterdiğinde halk sağlığı da nasibini alır. Örneğin New York eyaletindeki ekonomik koşullar ile intihar oranlarını incelediğimiz bir araştırmada ekonomik faaliyetler zirvedeyken gözlemlenen intihar oranları, ekonomi kötü bir noktadayken olduğuna kıyasla daha düşük seyrediyordu. Büyük Durgunluk ise insanların sağlıklarını daha kötü olarak yorumlamasıyla ve bu bağlamda kaygı ve psikolojik sıkıntılar yaşamasıyla ilişkilendiriliyordu. Pandeminin şu ana dek gözlemlediğimiz ekonomik sonuçlarını (hisse senetlerindeki düşüş, alınamayan maaşlar ve milyonlarca insanın işsizlik maaşına başvurması) ve ilerleyen süreçte yaratacağı olası daha büyük şokları (bir depresyon daha) düşünürsek zihinsel sağlık maliyetlerine hazırlıklı olmamızda fayda var.

4.Süregelen sosyoekonomik stres faktörleri zihinsel sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Travmatik olaylar da yol açtığı zihinsel sağlık sorunları da tek başına gerçekleşmez. Sonuçlarının süresini ve ciddiyetini belirleyen bir sosyoekonomik bağlamda meydana gelirler. Katrina kasırgasından sonra buna şahit olduk. Hem olayın kendisi hem de kasırga geçtikten sonra ortaya çıkan ekonomik sonuçlar evlerini ve işlerini kaybedenler için zihinsel sağlık endişeleri yarattı. Bu faktörlerin tümü, PTSD riskini şekillendirmede hava olayının da ötesinde bir role sahipti. Özellikle de sosyoekonomik koşullardaki ani değişimlere karşı en savunmasız olanlar için…

Felaketleri her zaman önleyemeyiz. Ancak halk sağlığı bağlamında yapılacak müdahaleler, bu felaketleri şekillendiren koşulları ele alabilir. Hem fiziksel hem zihinsel anlamda kötü sağlık çıktıları, halk sağlığı yetkililerinin takip ettiği ve hafifletmek için çalıştığı bu tür koşulların bir sonucudur. Kasırgalar veya virüsler gibi bilinen tehlikelerin sonuçlarını en aza indirmek için daha iyi sağlık çıktılarını destekleyen güvenli barınma, cinsiyet eşitliği, geçinmeye yetecek maaşlar, temiz hava ve temiz içme suyu gibi yapılar kurmalıyız.

5.Zihinsel sağlık ve fiziksel sağlık ayrılmaz bir bütündür.

Zihinsel ve fiziksel sağlığa farklı kategoriler olarak yaklaşsak da aslında bu ikisi birbiriyle yakından ilişkilidir. Kötü fiziksel sağlık kötü zihinsel sağlık anlamına gelir ve bu durum iki yönlü de geçerlidir. Kadınlarda PTSD ve Tip 2 diyabet üzerine yaptığımız bir araştırmayagöre, en fazla sayıda PTSD belirtisi gösteren kadınlar, herhangi bir travmaya maruz kalmayanlara kıyasla tip 2 diyabet hastası olma riskiyle neredeyse iki kat daha fazla karşı karşıya. Ayrıca depresyon, travma ve madde kullanımı arasındaki bağlantı da kanıtlanmış durumda: Örneğin çocukluk travması, PTSD ve madde kullanım bozuklukları arasında güçlü bağlantılar vardır. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) da sağlık açısından çok sayıda kötü sonuçla ilişkilendirilir. Bu bağlantılar, bir şeye işaret ediyor: Covid-19 döneminde zihinsel sağlığı desteklemek, kronik hastalıklar gibi fiziksel sağlık sorunlarının kaygı bozukluğu ve PTSD’ye katkı sağlayabileceğini kabul etmek anlamına geliyor.

6.Zihinsel sağlık sonuçları uzun sürer ve uzun vadelidir.

Pandemi sonsuza kadar sürmeyecek. Bir noktada kendiliğinden bitecek, bir aşı geliştirilecek ve dağıtılacak. Tamamen ortadan kaybolmasa da akut krizin sonunu göreceğiz. Ancak travmatik bir olayın zihinsel sağlığa etkileri yıllar boyunca, hatta bir kişinin hayatı boyunca sürebilir. Ortak yazarlarımla birlikte Liberya’da bulunan Nimba’daki çatışmalardan sonrasını incelediğimiz ve bölgedeki ilk çatışmalardan yaklaşık 20 yıl sonra gerçekleştirdiğimiz psikopatoloji araştırmamızda PTSD’nin en çok çatışmaların yıllar boyunca devam ettiği yerlerde en sık görüldüğünü tespit ettik. Bunun gibi örnekler, pandeminin hem kısa hem uzun vadede zihinsel sağlık üzerinde yaratacağı etkileri (yaygın anksiyete bozukluğundan tutun PTSD’ye kadar) desteklemek için gerekli yapılara sahip olmanın önemini ortaya koyuyor.

7.Bu etkilerin bazılarını hafifletebiliriz.

En önemlisi de şu: Neyle karşılaşacağımızı bir ölçüde biliyoruz, dolayısıyla zihinsel sağlığı ele almak için beklememize gerek yok. Kaygıyı, depresyonu ve PTSD’yi hafifletmek için şimdi adımlar atabiliriz. Bu adımlardan biri profesyonel zihinsel sağlık hizmetlerine erişimin teletıp veya yardım hatları aracılığıyla yaygınlaştırılması olabilir. Belki biraz daha hırslanır ve halk sağlığı alanında yeni ortaya çıkan bir çabayı düşünürsek, çevrimiçi veri takibiyle risk altındaki bireyleri belirlemek ve tıpkı hedefli reklamlarda yaptığımız gibi, bu kişilere zihinsel sağlığa dair kaynaklar gönderebiliriz. Makine öğrenmesi sayesinde bu krizin meydana geldiği, daha önce benzeri görülmemiş bu teknolojik ortamdan faydalanabilir, sosyal medyanın bazen kaygıyla şiddetlendirebildiği zihinsel sağlık sorunlarının ciddileşmesine izin vermeyerek

sağlık anlamında daha iyi sonuçlar elde edebiliriz.

Sağlık hizmetleri ve teknolojinin önemi yadsınamaz. Ancak bunun da ötesinde, bu zorlu zamanları aşmamıza yardımcı olacak destekler oluşturmak kritiktir. Covid-19 döneminde özellikle savunmasız olan arkadaşlar, aile, komşular ve diğer kişilerle veya fiziksel mesafenin yarattığı yalnızlık hissiyle baş etmeye çalışanlarla iletişime geçmek, etrafımızdakilerin zihinsel sağlığını desteklemenin bir yolu olabilir.

Şirketler de çalışanlarının aynı zorlukları aşmasına yardım edebilir. İlk olarak zihinsel sağlık hakkında konuşarak çalışanlarınızı eğitin. Böyle bir olay sonrasında (ve sırasında) zihinsel sağlığa dair semptomların öngörüldüğünü ve beklendiğini açıkça belirtin. Şirketler çalışanların kaygı ve üzüntü gibi konularda konuşması için kaynaklar sunabilir. Aynı zamanda çalışanlar mental hastalıklarla mücadele ediyorsa zihinsel sağlık hizmeti veren kişilere ulaşabilmelerini sağlamalılar.

Son olarak, destek temelleri zerine kurulan ve zorlu zamanlarda şefkatle güçlendirilen bir toplum güçlüdür. Bu tür toplumlarda hem fiziksel hem zihinsel sağlık gelişecektir.

Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page